DABBBETÜL-ARD

DABBBETÜL-ARD

 

Yüce Allah buyuruyor:
O söz başlarına gelince (yaklaşınca), onlara yerden bir “Dâbbe” çıkarırız da O, insanların
âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını kendilerine söyler. (Neml - 82)
Âyet-i kerîmenin aslındaki “tükellimun” kelimesi şeddeli lam ile tef’il bâbından olup kesret için
olduğundan, Dâbbet’ül-ard denilen varlık insanlarla açıkça konuşacak demektir.
Peygamberimiz (s.a.v.) de, “on alâmet çıkmadan kıyâmet kopmaz” buyuruyor ve bu on alâmetten
birinin dâbbet’ül-ard olduğunu bildiriyor. (Müslim - Tirmizî - Ebû Dâvûd - Nesâî)
 
Dâbbet’ül-ard nedir?
Dâbbet’ül-ard birleşik bir kelime olup dâbbe, yürüyen, hareket eden canlı varlık, ard da yer demektir.
Kıyâmete yakın ortaya çıkacak olan Dâbbet’ül-ard, uzaydan ya da başka gezegenlerden gelmeyip
yerden çıkacağı için yer dâbbesi anlamında ona dilbbet’ül-ard denilmiştir.
 
Dâbbet’ül-ard, fiziksel açıdan nasıl bir varlık olacak?
Dâbbet’ül-ard’ın fiziksel açıdan nasıl bir varlık olacağı kesin olarak bilinmemekle birlikte, en kuvvetli
görüşe göre Kâbe’nin yakınındaki Safa Tepesi’nden çıkacağı, iri yapılı ve çok güçlü olacağı rivâyet
edilmektedir.
Yüce Allah buyuruyor:
O’nun (Süleyman’ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, o’nun öldüğünü ancak değneği yiyen
(kemiren) dâbbet’ül-ard (ağaç kurdu) gösterdi. (Sebe - 14)
Cabir bin Abdullah radıyallahu anhüma diyor ki:
Biz deniz kenarında yürürken, kıyıda önümüze büyük kum tepesi gibibir şey çıktı. Ona yaklaştığımızda
bir de baktık ki, o anber denilen bir dâbbe (balık) imiş. (Müslim)
Bu iki örnekte gördüğümüz gibi küçücük ağaç kurtlarından, yaklaşık yirmi ton ağırlığındaki anber
balıklarına kadar, yürüyen, hareket eden bütün canlı varlıklara dâbbe denildiği gibi, insanlara da
dâbbe denir. Çünkü insanlar da yürüyen ve hareket eden canlı varlıklar kapsamındadır.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Dâbbet’ül-ard çıktığı zaman, yanında Süleyman (a.s.) ın yüzüğü ile Mûsa (a.s.) ın âsası olacak.
Âsa ile mü’minlerin iki gözü arasına (hafifçe) vuracak, yüzleri nur gibi bembeyaz olacak. Kâfirlerin
burnuna yüzükle (sertçe) vuracak, onların da yüzleri kapkara olacak. (Tirmizî)
Dâbbet’ül-ard elindeki Hz. Mûsa’nın âsası ile mü’minlerin iki gözü arasına hafifçe vururken, işte
bu mü’min diyecek ve îman alâmeti olarak mü’minlerin yüzü nur gibi bembeyaz olacak. Kâfirlerin
burnuna da Hz. Süleyman’ın yüzüğü ile sertçe vururken, işte bu kâfir diyecek ve küfür alâmeti olarak
onların yüzü de kapkara kömür gibi olacak. 
 
Güneşin batıdan doğması ve Dâbbet’ül-ard’ın çıkması!
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kıyâmetin öncü alâmetlerinden biri de güneşin batıdan doğması ve dâbbet’ül-ard’ın çıkmasıdır.
Hangisi önce olursa, diğeri de hemen onun peşinden olacaktır. (Müslim)
Güneşin batıdan doğması ile Tevbe Kapısı kapanacağı ve Dâbbet’ülard’ın çıkması ile
mü’minlerle kâfirlerin yüzleri işaretleneceği için bu iki olay kıyâmetin en büyük ve en açık
alâmeti olacak ve ondan sonra hiç kimsenin tevbesi ve îmanı kabul edilmeyecek.
Bir uyarı!
Kıyâmetin alâmetleri ile ilgili âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler gaybî (gizlilik) kapsamında
olduğundan ve gerçek anlamları ancak vakti gelince meydana çıkacağından, Dabbet’ül-ard
denilen varlığın hak ve gerçek olduğuna ve kıyâmete yakın ortaya çıkacağına inanalım, îman edelim.
Ancak nasıl bir varlık olduğunu hayâl ve evham duygularımızla şekillendirmeye çalışmayalım
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol