CİHAD

CİHAD

 

Yüce Allah buyuruyor:
Mü’minlerden özrü olmadığı halde (cihad etmeyip) oturanlarla, mallarıyla ve canlarıyla Allah
yolunda cihad edenler bir olamaz. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri, derece yönünden
(cihad etmeyenlerden) üstün kıldı. Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine güzellik vaat etti ama
mücahidleri oturanlardan büyük mükâfatlarla daha üstün kıldı. (Nisâ - 9)
Bu âyet-i kerîmede, hastalık ve yaşlılık gibi zorunlu bir özrü olmadığı halde cihadı terk edip evinde
oturan mü’minlerle, Allah yolunda cihad edenlerin bir olamayacağı, Allah yolunda mallarıyla,
canlarıyla cihad edenlerin derecelerinin kat kat üstün olduğu bildiriliyor.
 
Cihad ne demektir?
Cehd kökeninden gelen cihad, tüm gücüyle çalışıp çabalama anlamında olduğundan, Allah yolunda
ve din uğrunda tüm gücüyle çalışıp çabalamaya cihad ve cihad edenlere de mücâhid denir.
İşinden, eşinden zaman ayıran, Allah yolunda, din uğrunda malını, canını ortaya koyan ve din
düşmanlarından gelen baskıları göğüsleyen mücahidler, peygamberlerden sonra en üstün insanlardır.
 
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Allah yolunda cihad eden mücâhidler için Allah, cennette yüz derece hazırladı. Her derecenin arası
yerle gök arası kadardır. (Buhârî - Nesâî)
Dünyada insanların en çok sevdiği iki şey vardır; can ve mal. Zaman gelir, insan canını kurtarmak
için malını verir ve zaman gelir malını kurtarmak için canını verir.
İşte en çok sevdiği iki şeyini (malını, canını) Allah yolunda, din uğrunda ortaya koyanlara Yüce Allah
cennette yüz derece hazırlıyor ki, derecelerin arası yerle gök yani binlerce ışık yılı kadardır.
Ebû Zer radıyallahü anhü diyor ki:
“Ya Resûlallah! Hangi amel (ibâdet) daha üstündür?” diye sordum. Peygamberimiz:
“Allah’a îman ve (Allah yolunda) cihaddır.” buyurdu. (Buhârî - Müslim)
Îmanın özü Allah’a îman ve ibâdetlerin özü de Allah yolunda cihaddır. Kim bu ikisini bir araya getirirse
dünyada kalbi, ölünce kabri nurlanır ve ilerisi kolay olur.
 
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Allah yolunda ayakları tozlanan bir kula, cehennem ateşi dokunamaz. (Buhârî)
Allah yolunda insanları uyarmak ve Allah’ın dinini egemen kılmak için çalışıp çabalarken, ayakları
tozlanan ya da çamurlanan kimseye cehennem ateşi dokunamaz yani yakamaz.
 
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Allah yolunda yaralanan kimse, kıyâmet gününde yarasından kan akarak Allah’ın huzuruna
gelecek. (Akıntının) rengi kan rengi (kırmızı) ve kokusu misk kokusudur. (Buhârî - Müslim)
Allah yolunda, din uğrunda çalışırken saldırıya uğrayanlar, trafik kazasında yaralananlar ya da
bir şeye çarpıp bedeninden kanlar akanlar, Kıyâmet günü kabirlerinden kalkıp mahşere gelirken,
yaralarında kan renginde ve misk (çok hoş) kokulu bir sıvı akarak Allah’ın huzuruna gelecekler.
Çünkü Allah yolunda akan kanlar mahşerde Mîzan’a konacak ve katlanarak tartılacak.
 
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Allah yolunda malını harcayana, harcadığının yediyüz katı sevab verilir. (Tirmizî)
Her çeşit sadakaların ve hayır yolundaki harcamaların sevabı on katından başlarken, cihad yolundaki
harcamaların sevabı yediyüz katından başlar. Çünkü bir yoksula yardım etmekle, Allah’ın dinine
yardım etmek arasında kuşkusuz çok farklılık vardır.
 
Cihad nasıl yapılır?
Yüce Allah buyuruyor:
Andolsun ki, Allah’ın Resûlünde sizin için en güzel örnek vardır. (Ancak bu) Allah’a ve âhiret gününe
kavuşmayı uman ve Allah ‘ı çok zikir edenler içindir. (Ahzâb - 21)
 
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
(Allah yolunda) müşriklerle, malınızla, canınızla ve dilinizle cihad ediniz. (Ebû Dâvûd)
Her konuda bize en güzel örnek olan sevgili Peygamberimiz, yirmi üç yıllık peygamberlik döneminde
malı ile canı (bedeni) ile ve dili ile yani her şeyi ile Allah yolunda cihad etti. On üç yıl öz kızlarını diri diri
toprağa gömecek kadar insanlıktan yoksun olan Mekke müşriklerini İslâm’a dâvet etti ve onların her
çeşit sözlü ve fiili saldırılarına sabretti. Sonra Allah’ın emriyle Medine-i Münevvere’ye hicret etti ama
orada da bir köşeye çekilip oturmadı ki!..
Bir yandan Arap Yarımadası’nın ıssız çöllerinde geceyi gündüze katarak ve zamanla yarışarak kabile kabile
dolaşıp insanları İslâm’a dâvet ederken, Diğer yandan Bizans İmparatoru Herakliüs, İran Hükümdarı Hüsrev
Perviz, Habeş Hükümdarı Ashame, Mısır Hükümdarı Mukavkis, Gassan Emîri Hâris ve Yemen Emîri Hevze gibi,
Medine’den binlerce kilometre uzaklıktaki o dönemin en ünlü ve en güçlü devlet başkanlarına özel kuryelerle
mektuplar göndererek onları İslâm’a dâvet etti.
Yirmi üç yıl “Ümmetim!” diye yanan peygamberimiz, son nefesinde de “Ümmetim!” diye Allah’a kavuştu.
 
Yüce Allah buyuruyor:
(Ya Muhammed!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tâbi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı
bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhamet edicidir. (Âl-i İmrân - 31)
Değerli okurlarım!
Bizler de gerçekten Allah’ı seviyorsak, O’nun Resûlüne tabi olalım. Malımızla, canımızla, dilimizle,
kalemimizle yani her şeyimizle Allah yolunda, din uğrunda cihad edelim.
Cihad ederken radyo, televizyon, basın, kitab, internet, kaset ve cd gibi çağın teknolojisinden ve iletişim
araçlarından yararlanalım ve insanları sapık ideolojilerden kurtarmaya çalışalım.
 
Yüce Allah buyuruyor:
Ey îman edenler! Siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz, (Allah da) size yardım eder ve
ayaklarınızı (hak yolunda) sabit tutar. (Muhammed - 7)
Çağımızdaki müslümanlar Asr-ı Saadet’teki ruhla Allah yolunda cihad etseler, Allah kesinlikle
müslümanlara yardım eder ve yeryüzüne egemen kılar. Aksi halde İslâm düşmanlarının zulüm ve
zorbalığı altında zilletle yaşama zorunluluğunda kalır ve emperyalist güçlerin çıkarı için birbirleriyle
boğuşup dururlar.
 
Yüce Allah buyuruyor:
Ey îman edenler! Sizi acıklı azaptan kurtaracak (mânevî) bir ticareti haber vereyim mi? Allah’a ve
Resûlüne îman edersiniz ve Allah yolunda malınızla, canınızla cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin
için daha hayırlıdır. (Saff - 10 - 11)
Baskıcı din düşmanlarının zulüm ve zorbalığından kurtulmak ve yavrularımızın geleceğini aydınlatmak
için tek seçeneğimiz var; malımızla, canımızla, dilimizle ve her çeşit iletişim araçları ile Allah yolunda
cihad etmek yani gerçekleri anlatıp insanları uyarmak ve İslâm’a dâvet etmek.
 
Cihad farz mıdır?
İslâm hukukunun uygulandığı ve İslâm’ın egemen olduğu ülkede yaşayan müslümanlar için cihad,
farz-ı kifâye’dir, yani o ülkede yaşayan müslümanların bir kısmı bu görevi yapınca, diğerleri sorumluluktan
kurtulur ama sevabı tabii ki cihad edenler alır.
İslâm hukukunun uygulanmadığı ve İslâm’ın egemen olmadığı ülkede yaşayan müslümanlar için cihad,
farz-ı ayn olduğundan hasta, yaşlı, çocuk ve özürlülerin dışında, o ülkede yaşayan kadın, erkek bütün
müslümanlara cihad yani İslâm için çalışmak farz olur.
Ancak!..
Kaş yapayım derken göz çıkarmamak için öncelikle dinimizi güzel öğrenelim ve insanları Kur’an ve sünnete
uygun bir şekilde Allah yoluna dâvet edelim! Aksi halde Allah yolunda cihad edeyim derken, şeytan ve nefis
yolunda cihad etmiş oluruz.
 
Yüce Allah buyuruyor:
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle dâvet et ve onlarla en güzel bir şekilde (kırıcı olmadan)
mücadele et. Kuşkusuz Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O doğru yolda
olanları da en iyi bilendir. (Nahl- 125)
İnsanları İslâm’a dâvet ederken, hurâfe ve efsanelere dayanan asılsız bilgilerle değil kesin kanıtlara
dayanan hikmetle ve güzel öğüt (örnekler) le dâvet edelim. Karşı taraf tartışmayı seven bir kişi ise onunla
onur kırıcı davranışlarda bulunmadan en güzel bir şekilde mücadele edelim.
Unutmayalım!
Yüce Allah Hz. Mûsa’ya şöyle buyurmuştu:
Firavun’a gidin (dâvet edin), çünkü o azdı. (Ancak) ona yumuşak söz söyleyin,
belki öğüt dinler ya da korkar. (Tâ Hâ - 43 - 44)
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol