ALKOLLÜ İÇKİLER

ALKOLLÜ İÇKİLER

 

Yüce Allah buyuruyor:
Ey îman edenler! Şarap (alkollü içkiler), kumar, (putlaştırılan) dikili taşlar ve fal okları (şans oyunları), şeytan işi murdar şeylerdir, bunlardan kaçının ki felâha (kurtuluşa) eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla aranıza ancak düşmanlık, kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan, namazdan
alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi? (Mâide - 90 - 91)
Yüce Allah, şarabın (alkollü içkilerin, uyuşturucu maddelerin), kumarın, önünde saygı duruşu yapılan dikili taşların (heykellerin) ve her çeşit şans oyunlarının, şeytanın dürtülerinden kaynaklanan pis ve murdar şeyler olduğunu ve ancak bunlardan kaçınanların kurtuluşa ereceğini bildiriyor.
Yeryüzünde ilk putçuluk hareketi Nuh Kavmi zamanında başladığı gibi, ümmü’l-habâis (her kötülüğün anası) olan şarabın îmal ve içimi de Nuh Kavmi zamanında başladı. Gerçi Nuh tufanında şarap içimi kesintiye uğradı ama sonra zamanla tekrar içilmeye başlandı ve günümüz de çok korkunç boyutlara ulaştı.
Şarap nedir?
Her çeşit alkollü içkilerin kökeni olan şarap, kaynatılmamış üzüm suyu yani şıra, havasız fıçılarda (eskiden toprak küplerde) bekletilince, üzümün kabuğundaki zimas denilen madde şıraya karışır ve glikozu (üzüm şekerini) parçalayarak etil alkol ve karbondioksit gazına dönüştürür. Şıradaki glikoz oranı azalıp, etil alkol ve karbondioksit oranı artınca, şıranın tadı
acılaşmaya ve karbondioksit gazı kabarcıklar halinde üste çıkmaya başlar.
Karbondioksit gazı üste çıkarken alkollü sıvı da erimeyen tortuları da üste çıkarır ve şıranın üstünde köpükler oluşur.
İşte gerçekte helâl olan üzüm ve üzüm suyu (taze şıra), bu kimyasal değişiklikler sonucu acı ve insan sağlığı açısından zararlı etil alkole dönüşünce pis, murdar ve haram olur.
Etil alkol hiçbir sindirim işlemine tabi olmadan mide ve ince bağırsaklardan kana karışır. Karaciğerde daha tehlikeli başka alkollere dönüşür ve oradan vücuttaki bütün dokulara taşınır.
Alkolden en çok zarar gören beyindir. Kısa zamanda beyin sıvısına ve beyin hücrelerine karışan alkol, beyindeki kontrol merkezlerini çökertmeye ve insan da kontrolü kaybetmeye başlar. Alınan alkol oranı arttıkça, zararı da artar ve az miktarda alınan alkol bile binlerce beyin hücresini tahrip eder.
Karaciğer iltihabına ve siroza neden olan alkol, midedeki asit salgısını arttırdığı için mide ve onikiparmak ülserine de sebep olur. Zamanla pankreas iltihabı da başlayınca yağ, protein ve karbonhidrat gibi besinlerin sindirimi, emilimi zorlaşır ve beslenme dengesi bozulur. Alkol bazı vitaminleri de tahrip eder ve vitamin noksanlığına neden olur.
Sonuçta gözde yanma, kaşıntı, deride kepeklenme, anemi (kansızlık), sıkıntı, sinirsel rahatsızlık, darlık ve ruhsal bunalım derken, çevreden kopar, evini, eşini, işini ihmal eder ve alkol bağımlısı olur.
Müslümanların arasına kin ve düşmanlık sokan, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoyan, bunalıma neden olan ve yuvaları yıkan alkol, insanın geleceğini kararttığı için,
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Alkollü içkiye, onu içene, servisini yapana, alana, satana, üretene, taşıyana, taşıyan araca ve (alkol den kazandığı) parayı yiyene, Allah lanet etsin. (Tirmizî - Ebû Dâvûd - İbni Mâce - aberânî)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Çok içildiği zaman sarhoş yapan bir içki, az içildiği zaman (sarhoş yapmasa) da haramdır. (Nesâî - Ebû Dâvûd - Tirmizî - İbni Mâce - Ahmed İbni Hanbel)
Çok içildiği ya da çok alındığı zaman sarhoşluk yapan her çeşit içki, esrar, morfin, eroin, kefir, bira ve tiner haramdır.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
“Azîz ve Celîl olan Allah hükmetti ki, (dünyada) alkollü içki içenler cehennemdeki Habal Deresi’nden içecekler.”
Sahabeler: Ya Resûlallah! Habal Deresi nedir? diye sorunca, buyurdu ki:
Cehennemde yananların damarlarından akan irin ve cerahattir. (Müslim - Nesâî - Beyhâkî)
Günahkârların damarlarından ve fuhuş yapanların cinsel organlarından akan kan ve irin gibi pis salgılar, Habal Deresi’nde toplanacak, zebaniler bunu dünyada alkollü içki içenlere zorla içirecek.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Şarap (yani alkollü içkiler) her kötülüğün anasıdır. Bunu içenlerin kırk gün namazı (duası) kabul olmaz. Bir kimse eğer içinde (damarlarında) alkol olduğu halde ölürse, bir çeşit câhiliye ölümü gibi ölmüş olur. (Taberânî)
İslâm öncesi arap müşriklerinin yaşadığı döneme câhiliye dönemi denir. O dönemin insanları putlara tapınır, aşırı şarap içer, ölmüş leşleri yer, kumar oynar, fuhuş yapar ve öz kızlarını diri diri toprağa gömerlerdi. Alkollü içkiler necâset-i galîza yani idrar, dışkı gibi pis, necis ve murdar şeyler olduğundan, bedenimizin dışını ve giysilerimizi bile alkol içeren içkilerden korumamız gerekirken, Allah’a inanan bir müslümanın alkollü içkileri içmesi düşünülemez ve din kardeşliği açısından kabul edilemez.
Midesinde, bağırsaklarında ve damarlarında alkol olduğu halde ölenler, bir çeşit câhiliye dönemi müşrikleri gibi öleceklerinden, her müslümanın alkollü içkilerden titizlikle kaçınması farzdır.
Hiç kimse ne zaman ve nerede öleceğini bilemediği için özellikle araç kullanan sürücülerin trafiğe çıkarken alkol almaları, çılgınlığın da ötesinde korkunç bir trafik canavarlığıdır.
Bira: Arpa ve şerbetçiotunun mayalanması ile yapılan birada, en az yüzde iki buçuk ilâ yüzde beş oranında alkol vardır ve bu nedenle fazla içildiği zaman sarhoşluk yapan bir içkidir. Çok içildiği zaman sarhoşluk yapan bir şeyin azı da haram olduğundan bira içilmesi de haramdır.
Alkolsüz (gerçekte alkol oranı düşürülmüş) bira reklamları ile çocuk yaşlarındaki gençleri bira içmeye teşvik eden çıkar çevreleri, gençlerimizin in geleceğini düşünmüyorlar mı?
Alkolsüz bira reklamlarına aldanan ve zamanla alkol, uyuşturucu bağımlısı olan gençler, sonuçta karanlık güçler tarafından tetikçi olarak terör eylemlerinde kullanılmıyor mu?
Esrar: Hint keneviri bitkisinden yapılan esrar, uyuşturucunun birası ve beyaz zehire açılan kapısıdır. Yeni başlayanlar tatlı hayâller görüp dertlerini unuttukları için esrara çabuk alışırlar. Sonra baş dönmesi, dolaşım sistemi bozukluğu, kalp atışlarında hızlanma, gözbebeği büyümesi, ışığa karşı duyarsızlık, halsizlik ve uyuşukluk gibi sorunlar ortaya çıkmaya başlayınca, iş işten geçmiş olabilir.
Esrar içenlerin merkezi sinir sistemleri tahrip olur, düşünme yetenekleri çöker ve beyinleri kontrolü kaybeder. Bu nedenle telaşlı, heyecanlı, saldırgan olurlar ve her çeşit suçu işleyebilirler. Üstlerine gidilirse cinnet geçirip güvenlik güçlerine bile saldırır ve terör örgütlerinin verdiği her emri acımasızca yerine getirirler.
Peki, bunlar tevbe edip İslâm’a dönemezler mi?
Tevbe Kapısı güneş batıdan doğuncaya kadar herkese açık olduğu gibi, İslâm’da ırkı, rengi, dili ve günahı ne olursa olsun, herkesi kucaklayan bir din’dir.
Ancak karaya oturan bir gemiyi her kaptan kendi imkânları ile kurtaramadığı gibi düşünme yeteneği çöken ve beyin kontrolünü kaybeden bağımlılar da, genelde kendi irâdeleri ile tevbe edip İslâm’a dönemezler.
İslâm öncesi câhiliye döneminde Mekke ve Medine halkı da aşırı derecede şarap içen alkol bağımlıları idiler. Eğer bu tür aşırı bağımlıların tevbe edip İslâm’a dönmeleri fıtraten imkân dışı olsaydı, Allah onlara Hz. Muhammed gibi bir peygamber göndermez ve onlar da İslâm’ı kabul etmezlerdi.
Ancak karaya oturan bir gemiyi her kaptan kendi imkânları ile kurtaramadığı ve denizde yüzdüremediği gibi, düşünme yeteneği çöken ve beyin kontrolünü kaybeden bağımlılar da, genelde kendi irâdeleri ile tevbe edip İslâm’a dönemeyeceklerinden,
Yüce Allah insanlara uyarıcı, sabırlı ve şefkatli peygamberler gönderiyor ve onlara her türlü koşullarda uyarıcılık görevinizi sabır ve şefkatle yapın diye emir veriyor.
Son peygamber olan Hz. Muhammed de zamanla yarışarak, geceyi gündüze katarak, putçuların ve alkol bağımlılarının hakareti aşan tepkilerinisine’ye çekerek onları kurtarmaya çalıştı ve sonuçta başarılı da oldu.
Bizler de aile bireylerimizin içindeki, akrabalarımızın arasındaki ve çevremizdeki alkol ve uyuşturucu bağımlılarını kurtarmak için olağanüstü gayretle çalışsak ve onlara sabır, şefkat ve merhametle yaklaşsak, kuşkusuz sonuçta başarılı olur ve pek çok kimseleri kurtarıp İslâm’a kazandırırız.
Gerçi günümüzde alkol kısıtlamalarına bile karşı çıkan sahte laikler ve çıkar çevreleri var ama Peygamberimiz Ebû Cehilleri ve Ebû Lehebleri aştığı gibi bizler de sahte laikleri ve çıkar çevrelerini aşalım, dinimizin ve ülkemizin geleceği açısından gençlerimizi kurtarmaya çalışalım!..

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol